Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Starbucks ve Sirenler

Resim
  Zamanın sevilen ve çok izlenen dizisi olan Game of Thrones 'da, birçok dizi ve filmde de daha önce olduğu gibi bir çekim hatası yapıldı. Bir sahnede, masanın üzerinde olmaması gereken karton bir kahve bardağı duruyordu. Bunu fark eden izleyiciler, böyle dünya çapında bir yapımdaki hatayı bulmanın haklı zafer sarhoşluğunu yaşadıktan sonra günlerce bununla ilgili komplo teorileri ürettiler. Televizyon dünyası adeta çalkalandı. Dizinin yapımcılarının bunun kasten yapılmadığını ifade etmelerine rağmen, masanın üstünde unutulan Starbucks bardağının şirketin reklamını yapmak amacıyla konulduğunun üzerinde epeyce duruldu. Hatta bu reklam sayesinde Starbucks'ın satışlarının artması neticesinde ettiği tahmini kâr hesaplandı birilerince. Kimileri bardağı bir Starbucks ajanının koyduğunu iddia etti. Dizinin senaryosundan çok kahve bardağı konuşuldu günlerce. Ama gelin görün ki, o bardak aslında Starbucks bardağı bile değildi. Dizi setine yiyecek-içecek servisi yapan bir firmanın kulland

Joker

Resim
13. yüzyılda Çin'de kağıt paranın da kullanılmaya başladığı dönemde iskambil kartları ortaya çıkar. Çeşitli boya malzemeleriyle, zamanın sanatçıları tarafından el yazması olarak üretilen bu kartlar çok değerlidir ve tabi ki hükümdar ve soyluların kullanımıyla sınırlıdır. Zaman içinde ticaret yollarıyla Avrupa'ya ulaşan bu kartlar matbaanın yaygınlaşmasıyla   çeşitli varyasyonlarda  üretilmeye başlayarak günümüzde de kullanılanlar gibi bir çok şekle dönüşür. Daha önce Fransa'da oynanan Juckerspiel  adlı oyundan türediği düşünülen, 19. yüzyıl başlarında Amerika'da popüler olan  Euchre adlı kart oyununda, destedeki kartlardan farklı bir işleve sahip güçlü bir kart bulunur. Bu kart zamanla Joker adını ( Juckerspiel 'den kaynaklandığı düşünülmekte) alır ve nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte sembolü  soytarı olur. İskambil destesindeki jokerlerin farklı oyunlarda farklı rolleri olmakla birlikte genellikle "her kartın yerine geçen kart" olarak kullanılır; b

Aşıda patent sorunu

Resim
İlk olarak ABD Başkanı Biden Covid-19 aşısında patent hakkının olmaması gerektiğini söyledi. Bu açıklamaya AB'den de destek geldi. İnsanlığı pandemiden kurtarma görevini üstlenmiş büyük patronların rüzgârı arkalarına alıp sosyalist damarlarını kabarttıklarını izledik. İlk bakışta bu teklifin insanlığın yararına olduğu düşünülebilir. Bu şekilde, aşı üreten firmalar patent geliri elde etmeyecek, geliştirdikleri aşıların formülü bütün ilaç firmalarına açık olacaktı ve isteyen istediği aşıyı üretebilecekti. Bu fikre karşı olduğunu açıklayan Biontech firması sahiplerinden Dr. Özlem Türeci'ye büyük tepkiler geldi. Duruma farklı bir pencereden baktığımızda, aşı patentinin olmaması iki açıdan sakıncalı görünüyor: 1- Pandemi sürecinde başta ABD olmak üzere devletler trilyonlarca dolar değerinde para bastı. Bu paranın çoğu paradan para kazananların oyun alanı olan finans sistemine girdi; gelir dağılımındaki adaletsizlik daha da korkunç bir boyuta ulaştı. Yani "sosyalist" başka

Metallica

Resim
Önceki yazılarımı okuyanlar, yazıların ilginç bilgiler ve inceden mesajlar içerdiğini bilirler. Bu yazım ise biraz farklı: Biraz müzik, biraz hayâl kırıklığı ve biraz da yenilgiyi kabullenme hikayesi anlatacağım.  Lise yıllarının başında tanıştım Metallica ile. Çok ayrıntıya girmeyeceğim, kısaca elektrogitar ve Metallica o zamanlarıma damga vurdu diyebilirim. Şarkılarını dinlemeye ve çalmaya başladığım zamanlar 1998 senesiydi ve Reload  albümü yeni çıkmıştı. MTV 'de yeni klipleri yayınlanmaya başlamıştı. Lise müzik grubumuzla çalabildiğimiz her parçayı cuma akşamları okuldaki müzik odasında tekrar tekrar prova ettiğimiz zamanlardı. Beni Metallica 'ya aşık eden ilk dört albümleriydi. 1983-89 yılları arasında çıkan albümlerdeki efsane şarkılar o zamanlar kelimenin tam anlamıyla aklımı başımdan alıyordu. Bazen kasetten bazen CD'den tekrar tekrar dinleyip çaldığım şarkılar bende o zamanlar garip bir düşünce oluşmasına sebep oldu: Acaba bugün Metallica , içince The Four Horsem

Piramitler uzaylı işi mi?

Resim
Mısır çöllerinde yükselen devasa piramitleri görenler, bunların binlerce yıl önce insan gücüyle inşa edilmiş olmasını anlamakta zorlanırlar. Yüzü aşkın piramit inşa eden işçilerin, kireç taşı blokları madenlerden nasıl çıkardıkları, inşaat alanına nasıl taşıdıkları ve nasıl üst üste yerleştirdikleri hâlâ bir gizem konusudur. Gizem olan yerde de hayâl gücü çalışmaya başlar. Bu ölçekte bir inşaatın saf insan gücüyle yapılamayacağını düşünenler arasında, bunların uzaylılar tarafından yapıldığı öne sürenler olmuştur. Ve bu savlarını çeşitli mistik teoriler üzerinden savunurlar. Yazının başlığına tezat oluşturarak, uzaylı müteahhit teorilerine girmeyeceğim ama gelin piramitlerin tarihçesine kısaca bir göz atalım: Antik Mısır'da ölümden sonraki yaşam inancının gücüne bağlı olarak mezarlık alanların hazırlanmasına önem veriliyordu. Kraliyet mezarlarının üzerine muhtemelen anıtsal amaçlı bir yapı olarak dikdörtgen bir taş sundurma inşa etmek yaygın bir uygulamaydı. 4600 yıl önce Zoser adl

1 Mayıs üzerine

Resim
  Murat İstektepe Mayıs 2021

Gıda güvenliği

Resim
Geçtiğimiz bir sene içinde "gıda güvenliği" kavramını sıklıkla duyar olduk. Pandemi bize gıda temini konusunun ne kadar önemli ve kırılgan olduğunu gösterdi. Şimdi açıkça görüyoruz ki, gıda konusu ülkelerin ulusal güvenliğinin çok önemli bir parçası.   Sürekli enflasyonla mücadele eden bahtsız ülkemde de, insanların en çok belini kıran durum mutfak enflasyonu . Güzel ülkemin güzide yöneticileri enflasyonla mücadele etmek için sorunun temeline inmeyip, kabzımallar ve marketler ile polisiye yöntemler kullanarak uğraşıyorlar. Gıda deyince akla gelen, ayrılmaz bir bütün olan tarım ve hayvancılıktır. Peki çiftçi tarlayı terkedip, hayvancı hayvanlarını mezbahalara satıp kente göç edince ne oluyor? Gıda arzı azalıyor, gıda ithalatı ve fiyatlar artıyor.  Evrensel olarak, her sorunun çözümü temelinde yatar. İşte bu temel: Tarla. Öncelikle çiftçiyi mutlu etmek, yoksulluktan kurtarmak gerek. Dededen kalma yöntemlerle yapılan tarım verimsiz. Hem teknik hem de işletme yönünden sürdürüleb

Türk mucizesi

Resim
Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci, geliştirdikleri Covid-19 aşısıyla dünya çapında bir üne sahip oldular. Sahibi oldukları, 20 milyar Euro piyasa değeri olan BioNTech adlı  şirketin çatısı altında başta kanser araştırmaları olmak üzere bir çok alanda faaliyet gösteriyorlar. Financial Times tarafından 2020 yılında, "Yılın Kişisi" seçildiler. 21 Mart 2021'de, Almanya Cumhurbaşkanı ve Başbakanının da katıldığı törende, kendilerine Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı verildi. Gurur duyduk. Şahin ve Türeci, bütün eğitim hayatlarını Almanya'da geçirdi. Halen, akademik ve ticari kariyerlerini burada sürdürüyorlar. Prof. Dr. Aziz Sancar, hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini nasıl koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde, kariyerindeki birçok önemli ödülü taçlandıran, 2015 Nobel Kimya Ödülüne layık görüldü.  Gurur duyduk. Sancar, çiftçi bir ailenin 7. çocuğu olarak Mardin'de dünyaya geldi. 1969 yılında İsta

Elinin hamuru

Resim
Kadınları küçümsemek için kullanılan "elinin hamuru" kavramı kendi içinde ciddi tutarsızlıklar taşır. Birincisi, ekmeği kutsal kabul eden ataerkil ve Müslüman bir toplumun hamuru küçümseme aracı olarak kullanmasıdır. İkincisi ise, buğdayı evcilleştirmemizi (ya da buğdayın bizi evcilleştirmesini) sağlayan Tarım Devrimi'nin dinamiklerinin kavranamaması sebebiyle hamur kavramının basite indirgenmesidir. Tutarsızlıklar bir yana, sebep ne olursa olsun bu kavramın kullanılması bir insanlık suçudur. Kadının elinde sadece hamur mu vardır? Marie Curie, önce fizik daha sonra da kimya alanında Nobel ödülü alarak, tarihte bu ödülü iki kez kazanan ilk insan oldu. Radyoaktif elementler üzerinde çalıştı ve bunlardan Radyum ve Polonyum gibi elementleri keşfetti. Laboratuvarındaki tüplerde bulunan radyoaktif maddelerin bazıları, Curie'nin tarifiyle "ürkek bir perinin ışığı gibi" ışık yaydığı için geceleri kocası Pierre Curie ile birlikte laboratuvara gider ve bunları hayr

Yatırım tavsiyesi

Resim
Memlekette ekonomi kötüye gittikçe, herkes "ekonomist" olur. Bu durum aslında gayet makul bir gerekçeye dayanır: Gelir kaybından endişe duyan vatandaş, elinde avucunda bulunan parayı değerlendirmek, en azından enflasyona yedirmemek ister. Böylece ekonomi haberlerini, döviz kurlarını ve çeşitli ekonomik göstergeleri takip etmeye başlar.  Youtube, son yıllarda ekonomi ile ilgili bilgi alınabilecek mecralardan biri haline geldi. İnsanlar paralarını nasıl değerlendirecekleri ile ilgili bilgiyi buradaki videolardan öğrenmeye çalışıyorlar. Bunun kontrol mekanizması olmayan sosyal medyada yapılması bazen istenmeyen sonuçlar doğursa da, insanlar  yatırım tavsiyesi  almak istiyorlar. Beni bu yazıyı yazmaya teşvik eden şey de, sosyal medyadaki bin bir kafadan çıkan bin bir farklı ekonomi yorumuna sıkça rastlıyor olmam oldu. Bu videoların ortak noktası, herkesin aklındaki soruya cevap sunmaları: Neye yatırım yapayım? Yazının sonunda size kazanç garantili, muhteşem bir yatırım tavsiyesi

Yoksulluk

Resim
Bu seferki yazım, aslında hiç yazmak istemediğim bir konu hakkında. Çünkü bu konu, toplum olarak bilsek de bilmek istemediğimiz, görsek de görmek istemediğimiz, kısacası istemediğimiz bir konu: Yoksulluk. Güzel ülkemizi yönetenler, yoksul vatandaşlarımızla alay edercesine, Ay'a yerli ve milli astronotumuzu (veya adına ne koymak istiyorlarsa onu) gönderme hayallerini millete satma peşinde koşarken, bir yanda insanımız umudun bittiği, çarenin tükendiği noktaya geldi: Bundan birkaç gün önce yirmili yaşlarda genç bir çift, çocuklarını komşuya emanet edip, geçinemedikleri nedeniyle evlerinde intihar etti. Halkekmek büfeleri önünde kuyruklar var. İnsanlar çöpten yiyecek bulmaya çalışıyor. Bunun nasıl bir çaresizlik ve tükenmişlik olduğunu tahayyül etmek bile çok zor.  Peki ne oldu da, dünyadaki zenginler paralarını kat be kat büyütürken, bir kesim de aşırı yoksulluk ve hatta açlıkla karşı karşıya kaldı? Öncelikle Covid-19 pandemisinden önceki duruma bir göz atalım.  Ülke ekonomilerinde

Elon Musk beyaz atlı prens mi, manipülatör mü?

Resim
Teknolojiyi takip edenler, son yıllardaki en önemli girişimcilerden biri olan Elon Musk'ı çok iyi bilirler. Konuyla pek alakası olmayanlar bile ismine aşinadır. Musk, elektrikli araç Tesla , uzay şirketi SpaceX ve " Ay'a Dönüş " yazımda da bahsettiğim uydu internet ağı Starlink gibi pek çok yenilikçi projeye imza attı.  Musk, pek çok açıdan inovasyona önem veren başarılı bir girişimci olmasının yanı sıra, son günlerde başka eylemleriyle gündemde. Kripto paralar, son zamanlardaki çılgın finans dinamiklerinin önemli bir parçası haline geldi. Çok sert fiyat dalgalanmaları yapmakla birlikte özellikle geçtiğimiz sene oldukça değerlendi ve bu artış halen devam ediyor.  Şu anda piyasada yaklaşık 8400 farklı kripto para mevcut.  Bunlardan bir tanesi Dogecoin;  simgesi de sevimli bir köpek. Dogecoin'in kurucusu Jackson Palmer, bu işi boş vaktini değerlendirmek amacıyla hobi olarak yaptığını açıklamış. Gel gelelim Musk'ın bu işteki parmağına. Musk, ocak ayı sonunda Do

Kreuzberg'in altın dişleri

Resim
İkinci Dünya Savaşı'nın yaralarını sarmaya çalışan Almanya hükümeti, 1961 yılında Türk hükümetiyle "İşgücü Alımı Anlaşması" imzaladı. Almanya'yı umut kapısı yapan Türk işçiler Sirkeci istasyonunun yolunu tuttular ve meşhur "işçi göçü" başlamış oldu. Hayatlarını kuran, para kazanan, sosyal yaşama adapte olmaya çalışan insanlar zaman içerisinde "Alamancı" olarak anılmaya başlandılar. Bu işçi ailelerin çoğu kalıcı olarak Almanya'ya yerleşti. Artık sadece yaz tatillerinde memleketlerine dönenler arasında, prestij sembolü "manda kasa" Mercedes'leriyle seyahat etmek çok revaçtaydı. O zamanlar Alman hükümetinin uyguladığı sosyal güvenlik politikaları çok kapsayıcıydı. 90'lı yıllara kadar sosyal güvenliğe bütçeden oldukça  büyük paylar ayrıldı. Öyle ki, sosyal güvenlik sistemi insanların yaptırdığı altın diş protezlerine kadar bütün masrafları kuruşu kuruşuna ödüyordu. Bazı uyanık Alamancılar burada bir fırsat gördü. Almanya'da a

Ağızda hijyen, cihanda hijyen

Resim
      Kara ölüm denen veba salgını 14. yüzyılda başlayıp 19. yüzyıla kadar dalga dalga bütün dünyayı kasıp kavurdu ve yaklaşık 200 milyon insanın ölümüne sebep oldu. Yersinia pestis adlı bakteri kaynaklı bu salgının bitmesi için tek bir şey gerekliydi: Hijyen . Evet, sadece su ve sabun bile vebanın kökünü kurutmaya yetti. Böyle basit önlemlerin, yüzyıllarca etkisini gösteren ve bütün dünyanın hafızasına korkuyla kazınmış ölümcül bir hastalığı sona erdirebilmesi bize önemli mesajlar veriyor. Evet, artık hijyen eksikliği yüzünden kitlesel ölümcül hastalıklara rastlamıyoruz fakat vücudumuzun bakteri bakımından en kalabalık ortamı olan ağzımız ile ilgili bazı ciddi sıkıntılarımız var. "Ağzımızdaki veba diş çürükleridir!" diye biraz nahoş bir tanımlama yapsak herhalde yanlış olmaz.  Dünya Sağlık Örgütü  diş ve dişeti hastalıklarını, yaygınlığı ve tekrarlama sıklığı nedeniyle dünyadaki en büyük sağlık sorunlarından birisi olarak değerlendirmekte. Diş ve dişeti hastalıkları sad

Kafamızın içindeki tehlike

Resim
Beynimiz evrim sürecinde çeşitli özellikler kazanmıştır. Yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki, bizi biz yapan, "akıllı insan" olmamızı ve rasyonel düşünmeyi sağlayan beynin korteks adı verilen dış kabuk bölgeleri en son evrilen alanlardır. Beynimizin merkezindeki yapılar ise hominid (insansı) atalarımızla ortak olarak sahip olduğumuz yapılardır. İlginçtir ki, yeni doğan bir insan beyninin gelişim süreci de bu evrim süreciyle paralellik gösterir. Yani korteks en son gelişen bölgedir. Alın bölgemizde bulunan, mantıklı düşüncelerimizi oluşturmadan ve dürtülerimizi kontrol etmekten sorumlu prefrontal korteks yaklaşık 20 yaşında tam gelişkinliğe ulaşır. (Yetişkinlerde hoş görülmeyecek bazı dürtüsel davranışların, çocuk ve ergenlerde "gençliğe verilmesi" doğru bir yaklaşımdır.)  Beynin yapısı ve işleyiş mekanizmaları hâlâ tam olarak açıklanamamış olmasına rağmen, bilim bize kafamızın içindekilerle ilgili oldukça ilginç bilgiler sunuyor. Beynin dikkat çekmek istediğim b