Teknoloji Devrimi



Özellikle bu yüzyılın başından beri robotlar fabrikalardaki üretim hatlarında daha fazla yer bulmaya başladı. Bu otomasyon sistemleri iş verimliliğini ve kaliteyi artırıp maliyetleri azaltan etkiye sahip olduğundan birçok sektörde çokça tercih edilir oldu. Bu dönüşümün yaygınlaşması, fabrikalarda büyük ölçüde robotların insanların yerini alması endişelerini beraberinde getirdi. Lâkin robotların üretimde kullanımı oldukça yaygınlaşmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir işçi sendikası robotları protesto etmedi. Yani insan işgücüne olan ihtiyaç hep canlı kaldı ki, insanlar işlerini bu sebepten dolayı kaybetmedi.

Gelecekte bütün işlerin robotlar tarafından yapılıp yapılamayacağı tartışmaları devam ederken pandemi hayatımıza girdi. Hayat durdu, insanlar eve kapandı, işler aksadı. Aşıların hızlı bir şekilde üretilmesiyle ilk şok atlatıldı ve yavaş yavaş normale dönüş adımları başladı. İşte tam bu sıralarda Batı dünyasında Great Resignation (Büyük istifa) diye bir kavram ortaya çıktı. Ölüm korkusunu yaşamış, yaptığı işte anlam bulamayan, hayatında aile veya hobiler gibi başka şeylere vakit ayırmak isteyen,  maddi olarak da çok büyük sıkıntı içinde olmayan küçük bir kesim işlerinden istifa etmeye başladı. Bu sebeplerden istifa eden kişi sayısının çok fazla olmamasından mıdır yoksa istifa edenlerin tekrar çalışma hayatına geri dönmesinden midir bilinmez, büyük istifa dalgası gündemde çok uzun süre kalmadı. 

Büyük istifadan sonra ortaya çıkan yeni bir akım var ki, Doğu ve Batı'nın düşünce yapısı olarak birbirinden ne kadar kopuk olduğunu gösterir nitelikte. Bu akım Quiet Quit, bizdeki çevirisiyle Sessiz İstifa. Kısaca tanımlamak gerekirse, kovulmayacak kadar çalışmak. Yani geçimini sağlayacak kadar bir maaşla, kendini yormadan, kariyer hedefi olmadan, işi kafaya takmadan çalışır gibi yapmak. Bir nevi zombi çalışan. Batı dünyasındaki çalışan kardeşlerimiz bunu, havalı bir isim de vererek, kendi icatları gibi piyasaya sürdüler. Lâkin bilmiyorlardı ki, bu yaptıkları Ortadoğu'dan başlayıp Pasifik Okyanusu'na kadar olan Şark dünyasının ata sporuydu. Maalesef bu durum coğrafyamızın alışılmış çaresizliklerinden biri olmaya devam ederken, Batı yeni yeni deneyimliyor.


Gel zaman git zaman, iş dünyasında uzaktan çalışma, hibrit çalışma, ofise dönüş gibi tartışmalar gündeme geldi. İş verimliliği, kârlılık, çalışan mutluluğu, Z kuşağı, İK politikaları üzerinden yeni paradigmalar geliştirilmeye çalışıldı. İşçi-işveren arasındaki hassas ilişki, insani kaygılar ve kamuoyu baskısı nedeniyle işçi lehine gelişmeye başlamışken dünyanın dengeleri yeniden değişti. Teknolojinin ilerlemesi sebebiyle biz üretim bantlarında çalışanların işlerini kaybetmelerinden endişelenirken, büyük teknoloji şirketleri çok sayıdaki çalışanlarını işten çıkarmaya başladı. Yüksek enflasyon, artan faizler ve ekonomik durgunluk endişelerini sebep olarak gösteren Google, Microsoft, Amazon ve Meta gibi dev şirketler, 2022'de 70.000 çalışanla yollarını ayırdı. Bu yıl da, Amazon 18.000, Google 12.000, Microsoft 10.000, IBM 4.000, SAP 3.000 çalışanını işten çıkaracağını duyurdu. 



İşin can alıcı kısmı, farklı sektörlerdeki uluslararası büyük şirketlerde de işten çıkarmalar olmasına rağmen, teknoloji sektöründekilere kıyasla devede kulak kalması. Bu durum bize önemli bir şey anlatıyor: Teknoloji fabrika işçilerinin değil, bizzat kendini yaratanların işlerini ellerinden aldı. ChatGPT adlı yapay zekâ yazılımının yüksek lisans sınavlarını geçebildiği bir dünyada, teknoloji şirketlerindeki işleri yazılımların yapmasına şaşırmamak gerekir. 

Peter Paul Rubens, 1636


Fransız İhtilali'nin önemli aktörlerinden, daha sonra kendi dava arkadaşları tarafından idam edilen Danton'a atfedilen "Devrim Satürn gibidir, kendi evlatlarını yer." sözü aklıma geldi. Roma mitolojisindeki Tanrı Satürn, yeni doğan çocuklarının kendi yerine geçmesini istemediğinden onları yer. Teknolojinin "kendi yerine geçilmesi" gibi bir derdi olmadığı gibi, yaratıcılarının yerine geçmeye başladığını görüyoruz. Bu durumu biraz romantize edersek, devrimin darbeye dönüştüğünü söyleyebiliriz. Fakat bir gerçek var ki, her geçen gün gelişen yetenekleri teknolojiyi vazgeçilmez ve önünde durulamaz kılıyor. Özellikle yapay zekânın potansiyeli en çılgın rüyalarımızın da ötesinde.

Geleceğin her zamankinden daha öngörülemez olduğu bir dünyada kim bilir bizi neler bekliyor.


Murat İstektepe

Ocak 2023